Halk arasında sigortalılığın tespiti olarak bilinen hizmet tespit davaları çalışan binlerce işçiyi ilgilendirmekte ve pek çok işçi için bu davalar oldukça önem arzetmektedir. Ne kadar önem arz ettiğini anlamamız açısından Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine bakmamız yeterlidir. 2017 yılı TÜİK verilerine göre ülkemizde 2017 yılı itibariyle kayıt dışı istihdam oranı %34 olarak belirtilmiştir. Bu çok yüksek bir oran olup bize, hali hazırda çalışan işçilerin 3'te 1'inden fazlasının sigortasız olarak çalıştırıldığını göstermektedir. Biz de bu yazımızda pek çok çalışanı ve işvereni ilgilendiren bu konuyu incelemek ve işçilerin sahip olduğu hakları sizlere açıklamak istedik.
Kural olarak kanunlarımızca işçinin sigortasız olarak çalıştırılması yasaktır. Sigortasız olarak çalışan işçinin hakları emeklilik açısından ciddi olarak sekteye uğramakta; bunun yanı sıra sağlık hizmetlerinden yararlanma ve iş kazası geçirmesi gibi durumlarda sigortasız çalışması kendisi için ciddi hak kayıplarına yol açmaktadır. Ancak pek çok işçi geçim kaygısı ve başka iş bulamama korkusuyla, çalışırken bu duruma itiraz edememekte; deyim yerindeyse içinde bulunduğu şartlar itibariyle bu durumu kabullenmeye zorlanmaktadır. Ancak işçinin bu duruma sessiz kalması sigorta kayıtlarının düzeltilmesini talep etme hakkını sona erdirmemekte;işten çıksa ya da çıkarılsa dahi bu hakkı devam etmektedir.
Çalışırken bu duruma itiraz edemeyen işçilerin, işten ayrıldıktan sonra geriye dönük olarak sigorta kayıtlarının düzeltilmesini sağlamak amacı ile dava açmaları mümkündür ve bu dava kanularımızca hizmet tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Hizmet tespit davası; sigorta bildirimi yapılmaksızın ve primleri yatırılmaksızın çalıştırılan işçinin, sigortasız çalıştığı bu süreyi, sigortalı olarak çalışmış gibi sigorta kaydında görünmesi ve kayıtların düzeltilmesi için açmış olduğu davadır.
Hizmet Tespit Davası Açabilmenin Şartları Nelerdir?
Hizmet tespit davası açmak isteyen işçilerin yasal olarak öngörülen bir takım şartları yerine getirmiş olmaları gerekir. Dava açmadan önce bu hususlara dikkat etmek oldukça önem arz etmektedir ve olası bir hak kaybına uğramamak adına hukuki destek almanız bu açıdan son derece önemlidir.
- a) Davalı iş yeri 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası hükümlerine uygun şartları sağlayan iş yerlerinden olmalıdır.
- b) Hizmetin davacı işçi tarafından sigortasız olarak görülmüş olması ve bu durumun da SGK tarafından daha önce tespit edilmemiş olması gerekir.
- c) Hizmet tespit davasına ilişkin dava konusu uzun vadeli sigortalar olmalıdır. Örneğin yaşlılık, ölüm ve malullük sigortaları bu kapsamda değerlendirilmez.
- d) İşçi bu davayı işten ayrıldığı tarihin sona erdiğin yılın bitiminden itibaren 5 yıllık süre içerisinde açmalıdır.(Bu durumun bir takım istisnaları mevcuttur ve aşağıda bunlardan da bahsedilecektir.
Hizmet tespit davalarını kazanabilmek için çalışma döneminin ispatlanması çok önemlidir. Bu ispatın nasıl sağlanacağına değinecek olursak; Delil olarak SGK Kayıtları, İşverenin Kayıtları, İşverende Bulunan Şahsi Sicil Dosyası, Oda Kayıtları, Vergi Kayıtları, Maaş Bordroları ve Tanık Anlatımları gibi deliller oldukça önemlidir.
Hizmet tespit davalarında davacı taraf sigortasız olarak çalıştırılan işçi olabileceği gibi;işçinin vefat etmesi durumunda yasal mirasçıları da bu davayı açabilir. Davalı taraf ise işveren ya da birden fazla işveren varsa bunların tamamıdır.
Hizmet Tespit Davalarında Hak Düşürücü Süre
İşçi kural olarak sigortasız çalışarak geçirdiği sürenin son yılından itibaren başlamak üzere 5 yıl içerisinde hizmet tespiti davasını açma hakkına sahiptir. Bu süre hak düşürücü süre niteliğindedir. Bu süre sonrasında açılan davalar mahkeme tarafından reddedilecektir. Yine işçinin vefatı itibari ile yasal mirasçıları da, işçinin vefatından itibaren 5 yıl içerisinde hizmet tespit davası açma hakkına sahiptir. Hak düşürücü sürenin anlaşılabilmesi açısından örnekleyecek olursak:
Örneğin; 2015 yılı Temmuz ayında işten ayrılan ve ondan önce kesintisiz olarak 5 yıl boyunca sigortasız çalışan işçi, 31 Aralık 2020 tarihine kadar bu 5 yıllık sürenin tamamı için hizmet tespit davasını açabilecektir.
Ancak yukarıda da belirttiğimiz üzere istisnai olarak bu 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmadığı durumlar da mevcuttur. Yargıtay 21.Hukuk Dairesi hak düşürücü süre nedeniyle davası reddolunan bir işçinin temyiz itirazları sonrası hak düşürücü süre ile ilgili emsal olarak kararında şu ifadelere yer vermiştir: “…Davacı, davalı işveren nezdinde çalıştığının tespiti ile işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir. İşverenin, sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nde, işverence Kuruma verilecek belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vs. şeklinde sıralanmıştır. Bu belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir…” (Yargıtay 21. HD. 2008/9842 E., 2009/7830 K.)
Yani bu kararla görülmektedir ki; işveren tarafından işe giriş belgesi, sigorta primi bildirgesi, dönem bordrosu gibi belgelerden biri kuruma verilmiş ise, hak düşürücü süre işlemez ve davanızı herhangi bir süre sınırına takılmadan her zaman açabilirsiniz.
Söz konusu dava oldukça hassas bir dava olup açılacak olan davaya SGK'da müdahil olarak katılmaktadır. Bu davaların kazanılması açısından profesyonel bir yardım almanız oldukça önem arz etmektekdir.